ÖZ'E DÖNÜŞ

RadianceD Danışmanlık ve Eğitim tarafından her ay hazırlanan ve elektronik ortamda yayımlanan bir mektuptur. Bu mektup okuyucusunun,  "öz"üne dönüşünü kolaylaştırma niyetini taşır. Bu mektuba üyelik ücretsizdir, dostlarınıza iletebilirsiniz!  http://www.radianced.com

HAZİRAN 2007 SAYI 6

 



Yüce Yaratıcı'nın mini şaheserlerinden biri!

 

Merhaba!
Öz'e Dönüş mektubumuzun altıncı sayısı ile sizlerleyiz!

 

AYIN GÜZELİ

AY DEDE

Dağların ardından süzülüp usulca yükseliverdi. O büyüleyici gri-beyaz tozumsu yüzeyine dokunup bir tutam Ay Tozu almak istedim.

 


AYIN KİTABI

MUTLULUK SANATI Dharma Yayınları'ndan çıkan bu kitap tıp doktoru psikoterapist Howard C. Cutler'ın Dalai Lama ile yaptığı görüşmelerden derlenmiş. Hayatımızın gerçek amacının mutluluğu aramak olduğuna inanan Dalai Lama ile Cutler'ın özel görüşmeleri sonucunda bu değerli kitap ortaya çıkmış.

 

ÖZ'E MÜZİKLİ DÖNÜŞ

Steven Halpern'in Inner Peace (İçsel Huzur) isimli albümünden Traveling Among the Stars (Yıldızların Arasında Gezinmek) isimli parçasını indirin... (sağ klik, hedefi farklı kaydet)

 

ÖZ'E DÖNÜŞ SÖZLÜK

ÇAKRA: En basit tanımı; bedenimizdeki enerji merkezleri. Bedenimizin en alt noktası ile başımızın tepesi arasında doğrusal bir konumda hizalanmış olan temel 7 çakramız; yaşam enerjisini alır ve fiziksel bedenimizin yaşaması için gerekli frekanslara dönüştürürler. Avuç içlerimizde ve ayak taban altlarımızda da olduğu gibi çok sayıda ikincil çakramız da vardır. Çakralarımızdaki enerjiler düzgün bir şekilde aktıkça ruhsal-fiziksel-zihinsel olarak daha dengeli oluruz.

Bu sayımızda yedinci çakraya kısaca yer veriyorum.

Başımızın tam tepesinde yerleşmiş olan yedinci çakra "tepe veya taç çakra" olarak adlandırılır ve bin yapraklı lotus (nilüfer) çiçeğiyle sembolize edilir. Kozmik enerjiyle ve "İlahi oluş"la olan bağlantımızı tepe çakramız aracılığıyla kuruyoruz.

 

MEDİTASYON

ÇAKRA MEDİTASYONU: Omurgamız düzgün olacak şekilde otururken (veya ayakta) derin nefes alıyor ve tepe çakramızdan altın İlahi ışığın içeri girdiğini hayal ediyoruz. Hayal etmesek de buna niyet etmemiz yeterli. Tepe çakramızdan giren altın ışık tüm bedenimize yayılıyor ve nefes verirken altın ışığın tüm çakralarımızı temizleyerek içlerinden geçtiğini hayal ediyoruz. Bu nefes alış verişini 7 veya 12 kez yapabiliriz. Bu meditasyon yardımıyla çakralarımızdaki enerji akışı düzenlenir ve çakralarımızla birlikte enerji alanımızın da titreşimi yükselir.

 

ÇEVRE DUYARLILIĞI

Şu sıralarda sinemalarda gösterilen Beyaz Gezegen isimli filmi izlemenizi öneriyorum. Hem şahane görüntüleri hem de özel müzikleri ile çok özel ve önemli bir çalışma. Çok zorlu koşullarda çekimleri yapılmış bu film Dünya'mızın ekolojik dengelerini korumaya nasıl ihtiyacımız olduğunu anlatıyor. Filmin bir bölümünde deniz altında yapılan öyle çekimler var ki büyüleyici güzellikteki canlı çeşitliliği karşısında hayran kalmamak mümkün değil.

Dünyadaki yaşamsal çeşitliliği korumaya hepimizin bir katkısı olabilir!

 

GÖKYÜZÜNDE BİR GECE

DİBA AYTEN YILMAZ - 4 Haziran 2007

Kocaeli'ndeki Cennet bahçemizdeyiz. Cumartesi öğleden sonra Muammer'le yola çıktık ve buraya geldik. Saat 19.30 gibiydi ve güneş dağların ardında kaybolmaya doğru yol alıyordu.

Kuşlar akşam ötüşlerine ve çılgın uçuşlarına başlamışlardı. Bir şeyler yedikten sonra Muammer Astro ismini taktığı teleskobunu kurmaya başladı. Bense çardakta oturmuş etrafı izliyor ve kuşlarla mest oluyordum.

Gece gözlem için mükemmel uygunluktaydı; hafif bir rüzgar ve tamamen bulutsuz açık bir gökyüzü.
Bu şöleni yaşayalım diye evren çalışmış gibiydi. Cennet'te güneşin batışının ardından oluşan renk cümbüşü şahane idi.

Güneş dağların ardından kaybolur kaybolmaz güneybatıda bir yıldız belirdi. O kadar parlaktı ki "bir gezegen olmalı" dedim.

Muammer Astro'yla gözlem yapmaya başlamak için zifiri karanlık olmasında ısrarlıydı; bense o parlak gezegeni biran önce görmek istiyordum. Tabii Astro'yu kullanmayı Muammer bildiği için O'nun dediği oldu ve kendince zifiri olduğuna ikna olunca Astro'nun başına geçtik.

Muammer Astro'nun ayarlarını yaptıktan sonraki ilk adım o anda gökyüzünde olan en parlak yıldızı Astro'ya girmek oldu. Ve evet; o en parlak olan Venüs idi!

Dünyadan biraz küçük olan Venüs yarım ay gibi görünüyordu ve turuncu-sarı-beyaz renkli bölgeleri vardı.

Sonraki işlem ise Astro'dan "bu gecenin en iyisini (tonight's best)" istemekti. Ve bir baktık o da güneydoğuda yükselmiş olan Jüpiter! Güneş sistemimizdeki en büyük gezegen olan ve Dünya’nın 11 katı büyüklüğünde olan Jüpiter’in çizgilerini ve 4 Ay'ını çok net olarak seçebildik.

Biz Jüpiter'e dalmış iken Jüpiter'den daha doğuya yakın bir noktadan dağlar aydınlanmaya başladı. Anladık ki Gecenin Kralı Ay geliyordu. Tüm görkemiyle usul usul yükselmeye başladı,hiç acelesi yoktu. Dağın ardından parlak sarı renkli ışığıyla ortalığı aydınlatmaya başladı.

Muammer bu arada bir de “gecenin en iyi ikinci yıldızı” neymiş bakalım dedi ve Astro kendini tekrar batıya çevirdi. Işte Satürn'le bakışıyorduk!

Muammer görüntüyü iyice netleştirince gözlerimize inanamadık, gerçek dışı gibi görünen bir görüntüsü vardı. Dünya’nın 10 katı büyüklüğünde olan Satürn’ün halkaları eğimli bir şekilde etrafında duruyor gibiydi. Meğer bu dönemde, Satürn halkalarının en iyi gözlenebildiği konumdaymış, böylece halkalarını rahatça görmüşüz.

Galileo kendi yaptığı teleskopla 1610 yılında Satürn’ü ilk kez gözlemlemiş kişi olarak tarihe geçmiş. Satürn’ün halkalarını gördüğünde ne olduğunu anlayamamış ve onların Satürn’ün kulakları olduğuna inanmış.

Muammer Satürn'ün yoğun bir gaz kütlesi olduğunu ve milyarlarca buz parçacığından oluşmuş (olduğu söylenen!) halkaların çok hızlı döndüğünü söylüyordu ama inanan kim?

Bugüne kadar içinde "ruhsal" kelimesi geçen tüm söylemlerime şüpheyle bakan Muammer bu sefer gökyüzünde duran bu oyuncakla ilgili beni ikna etmeye çalışıyordu!
Tanrı bizi şaşırtmak ve işe biraz daha eğlence katmak için o oyuncakları yukarıya asmıştı!

Bugüne kadar gezegenlerin adını, boyutlarını ve dünyamıza göre konumunu defalarca okumuştum ama bu dünyalı gözüyle onları gözleyince tam ve kesin olarak öğrendim.

Satürn'ü gözlemeye doyamamıştık ve daha sırada gözlemek istediğimiz Sirius, Andromeda ve daha niceleri vardı. Saat gece yarısına gelmiş, saatlerdir ayakta durduğumuz için yorulmuş ve gecenin artan nemiyle iyice üşümeye başlamıştık.

Gecenin Kralı Ay Dede'ye bakma zamanı gelmişti. O büyüleyici gri-beyaz tozumsu yüzeyi arkadan yansıyan güneş ışığıyla iyice yerleşmişti güney batıya. Pırıltılı kraterleriyle Muammer'in deyişiyle bir "inci" gibiydi. Hiçbir yapay ışığın olmadığı ve denizden 340 metre yükseklikteki bu dağlık yerde Ay Dede gönlünce her yeri aydınlatıyordu; hazır Güneş yokken aydınlatma işi O'na düşüyordu.

Ay Dede'nin kraterlerini izlemeye doyamadan bir iki fotograf çekip gözlemi tamamladık. O gece gördüğümüz Ay görüntüsü ile size ulaşan fotoğraf arasında fark var. Astro'yla fotoğraf makinemizi kullanmaya biraz daha alıştıkça daha net fotoğraflar çekip sizlerle paylaşacağız. Bir dahaki sefere diğer gezegenleri keşfetmemize araç olacak Astro'yu özenle çantasına yerleştirip minik evimize çekildik.

Ertesi gün Güneş tüm parlaklığıyla Dünya’da bizleri aydınlatırken, yüz milyar civarında galaksi ve herbir galakside de milyarlarca gezegen, gökyüzünde seyahatlerine devam ediyordu.

 

Sevgi ve Şükranla

 

Bu bülteni lütfen ilgileneceğini düşündüğünüz kişilere iletin!
Bu bülteni almak istemiyorsanız lütfen "iptal" yazılı bir mail gönderiniz.
diba@radianced.com